23 Kasım 2024, Cumartesi

Beylerbeyi Sarayı

Üsküdar Beylerbeyi’nde Abdullahağa Caddesi’nde 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün yanıbaşında bulunan Beylerbeyi Sarayı, Osmanlı padişahlarının sayfiye mekanı olarak ve bunun yanısıra yabancı devlet başkan ya da hükümdarlarının ağırlanacağı bir Devlet Konukevi olarak düşünülmüş ve devrin Padişahı Sultan Abdülaziz’in (1861-1876) isteği üzerine inşa edilmiştir. Saray’ın inşasına 6 Ağustos 1863 tarihinde başlanmış ve 21 Nisan 1865 Cuma günü, yapılan bir törenle resmen kullanıma açılmıştır. Sarayın inşaat organizasyonunu Ebniye-i Şâhâne Serkalfası (Saray başkalfası) Serkiz Bey (Balyan) yürütmüştür. Beylerbeyi Sarayı’nın bina eminliği (mali ve idarı işler) görevini ise Mehmed Efendi, Mahmud Efendi ve Rıfat Efendi yürütmüştür. Saray’ın yaklaşık 500 bin Osmanlı lirasına mal olduğu tespit edilmektedir. Yapılar topluluğunun ana binası olan Beylerbeyi Sarayı, yüksek bir bodrum üzerine iki katlı ve kargir bir yapıdır. Yaklaşık 2.500 metrekarelik bir alan üzerine inşa edilen yapı dikdörtgen bir zemin alanı üzerine oturmaktadır. Saray’ın güney kesimi Mabeyn-i Hümâyûn, kuzey kesimi ise Valide Sultan Dairesi olarak düzenlenmiştir. Her iki katta toplam 6 salon, 24 oda,1 hamam ve 1 banyo bulunmaktadır. Batı ve Doğu üsluplarının harmanlanması ile inşa edilen Beylerbeyi Sarayı, Harem ve Mabeyn bölümleri ile Türk evi plan özelliğini taşımaktadır.

Yapının çatısı üstten bütün cephe kenarlarını gizleyen bir korkulukla gizlenmiştir. Sarayın planı eyvanlı merkezi sofa (hol) motifine dayanan bir plan kompozisyonuna sahiptir. Beylerbeyi Sarayı’ndaki şema, üç bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler; Mabeyn-i Hümâyûn, Yatak Dairesi (Hünkâr Dairesi) ve Valide Sultan Dairesi’dir. Valide Sultan Dairesi’nden hemen sonra gelen ve denize paralel olarak inşa edilen kadınefendiler ve ikballere ait esas Harem bölümü ise, ana yapıdan ayrı olarak inşa edilmiştir; bu yapı günümüze ulaşamamıştır. Mabeyn-i Hümâyûn’un giriş cephesi, Neo-barok vurgunun daha belirgin olduğu bir düzenleme göstermektedir. Saray’ın kitle ve cepheleri gibi iç mekan düzenlemeleri de seçmeci bir anlayışla şekillendirilmiştir. Beylerbeyi Sarayı’nı inşa ettiren Sultan Abdülaziz’in denize olan tutkunluğu nedeni ile Saray’ın tavanlarındaki bazı çerçeve ve kartuşların içinde deniz ve gemi temaları işlenmiştir; hatta Sultan Abdülaziz, ressamlara fikir vermesi için deniz ve gemi temalarını içeren desenler çizmiştir. Beylerbeyi Sarayı, banisi Sultan Abdülaziz (1861-1876) tarafından, yazlık saray olarak kullanıldı. Saray, Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid’in saltanat yıllarında yabancı devlet hükümdar ya da başkanlarının resmi ziyaretlerinde kendilerine tahsis edilmeye başlanmasıyla beraber, devlet konukevi işlevi kazandı. Beylerbeyi Sarayı’nda ağırlanan ilk önemli konuk, Fransa İmparatoriçesi Eugénie’dir. İmparatoriçe’nin bu gezisi, Sultan Abdülaziz’in 1867 Fransa gezisini iade makamında gerçekleşmekteydi. Sultan Abdülaziz döneminde Beylerbeyi Sarayı’nda ağırlanan diğer yabancı konuklar, Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph (1869), Prusya Veliahd Prensi Frédéric Guillaume Nicola Charles (1869), İtalya Veliahdı (1869), İran Şahı Nasıreddin (18 Ağustos 1873), Sultan II. Abdülhamid’in (1876-1909), 33 yıl süren saltanatı süresince Beylerbeyi Sarayı, özellikle yabancı devlet protokolü tarafından gezilen bir müze işlevi de gördü. Bu dönemde Beylerbeyi Sarayı ile beraber Dolmabahçe Sarayı ve Topkapı Sarayı Hazine-i Hümâyûn da, Padişah’ın izni alınmak şartıyla ziyaret edilebilen saltanat müzeleri olarak kullanılmıştı. Sultan II. Abdülhamid tahttan indirildikten hemen sonra, Selanik Alatini Köşkü’nde zorunlu ikamete tabi tutulmuş, ancak yaklaşık 3 yıl sonra Balkan Savaşı’nın patlak vermesi nedeni ile İstanbul’a nakledilmişti. Sultan II. Abdülhamid için seçilen yeni zorunlu ikametgah, Beylerbeyi Sarayı idi. Sabık Hakan, bu sarayda yaşamının son 6 yılını geçirmiş ve 10 Şubat 1918’de yine bu sarayda hayata gözlerini kapamıştır.

Ek Yapılar ve Set Bahçeleri

  • Deniz Köşkleri
  • Set Bahçeleri
  • Mermer (Serdâb) Köşk
  • Sarı Köşk
  • Has Ahır Köşkü
Deniz köşkleri biri Mabeyn diğeri Valide Sultan’a (Harem) ait olmak üzere, çift olarak yapılmıştır; köşkler birer bahçe kameriyesi görünümündedir. Yeni sarayın en ilginç tasarım örneklerinden biri olan köşkler, belgelerde, Çadır Köşkleri, Nevresm (yeni tasarım, yeni model) Köşkleri gibi tasarımın özgünlüğüne işaret eden isimlerle tanımlanmıştır. Köşklerin sekizgen örtüsü çeşitli hayvan figürlerinden oluşan resimlerle bezelidir.
Beylerbeyi Sarayı, peyzaj içindeki konumu ile de önemli bir eserdir ve sahil saray kavramının seçkin örneklerinden biridir. İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında Üsküdar ilçesinde bulunan Beylerbeyi Sarayı, geniş bir bahçe içindedir. Beylerbeyi Sarayı bahçesi, saray çevresindeki mimari düzeni içeren bahçesi; daha gerideki set bahçeleri ve setlerin arkasında uzanan koruluğu ile zengin bir koruluk görünümündedir.
Mermer Köşk, Sultan II. Mahmud döneminden günümüze ulaşan köşklerdendir; Serdâb Köşk olarak da bilinen bu köşkün bir diğer adının da Mahmud Köşkü olduğu, döneme ait kaynaklardan öğrenilmektedir. Cephelerinin mermer kaplı olmasından dolayı bu ismi almıştır. Havuzun gerisinde, dördüncü sete gömülü vaziyette olduğu için Serdâb ismini almıştır.
Beylerbeyi Sarayı’nın dördüncü set bahçesi üzerinde bulunan Sarı Köşk, bulunduğu alanla birlikte dikkate alındığında dinlenme amaçlı olarak kullanıldığı düşünülebilir. Saray arazisinin kuzeydoğusunda dördüncü set üzerindedir.
Mermer Köşk’ün biraz ilerisinde Saray bahçesinin son seddi üzerinde yer almaktadır. Osmanlı’da at kültürüne bakışı yansıtan özellikleri vardır. Giriş bölümünde tavanlarda at ve diğer hayvan figürleri mevcuttur. Ahır kısmı sağlı-sollu 20 bölümden oluşmaktadır. Avize ve diğer unsurlarda at başları ve gözleri temalı kabartmalar mevcuttur.

Kaynak: millisaraylar.gov.tr

Resimler

Eski Resimler

Harita


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir