Üsküdar Sultantepe’de Selmani Pak Caddesi ile Şeyh Cami Sokağı’nın arasında bulunan Şeyh Devati Mustafa Efendi Cami, 1650-1651 yıllarında Kethüdâ Arslan Ağa’nın oğlu Divitçi Şeyh Mustafa Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Cami sahnına açılan kapı üzerinde, Şair Hafız Mustafa Çelebi tarafından hazırlanan üç satır halindeki sekiz mısralı kitabe bulunmaktadır:
Fazl-ı hattıyle açıldı ana ebvâb-ı sülûk
Cami’i ümmet açub mâlin vasiyyet eyleyüb
Olmuşdu pir-i muhtar eshâb-ı sülûk
Zikr-ü tevhid ile ihyâ eyle yâ Rab camii
Tâ ki âhir olana etvâr âdâb-ı süluk
Pes temam oldukda Hafız didi tarihini anın
Cami’-i eshab-ı sünnet câ-yı erbab-ı süluk
Sene 1061 (1651)
Cami, zamanla harap olmuş ve inşasından 243 sene sonra, 1886 yılında, Sultan II. Abdülhamit devrinde, Bahri Paşa tarafından şimdiki şekli ile tamir ettirilmiştir. Dış kapı üzerinde bulunan kitâbe, caminin iç mekana açılan kapısı üzerine nakledilmiştir. Son cemaat yerine açılan cümle kapısı üzerine, Koçinalı Şair Ferik Kâzım İbrahim Paşa tarafından yedi satır halinde hazırlanmış, yirmi mısralı ve mısralar arası cetvelli kitâbe eklenmiştir:
Yapdurub bu ma’bedi vaktiyle bir zât-ı sa’îd
Kalb-i âşık-veş mürûr-ı vakt idüb ama harab
Olmaz olmuşdu vücudundan ahâli müstefîd
Hazreti fiah-ı Cihan’ın Bahri Paşa bendesi
Kıldığı çün celb-i da’vat itmeğe sa’y-ı mezîd
Sûret-i hali İmam-ı Müslimîn’e söyleyüb
Eyledi inşâsına tahsil-i ferman-ı akîd
Habbezâ şehinşeh-i devrânına serdâr olur
Âsitân-ı şevketin takbil içün cerh-ı anîd
Sim ü zer rîzân ider bârân gibi her cânibe
Pek büyük mizâb-ı ihsandır o Sultan-ı vâhid
* * *
Bir yere cem’ itseler âlemdeki hayrâtını
Bir mu’azzam şehr olur gayet dilârâ vü sedîd
Olsun şehr-i şerefzânın bu da bir mescidi
Payidar itsün kıyam-ı haşre dek Rabbü’l-mecîd
Eyleyüb ins ü melek her kûşesinde i’tikaf
Kılsun ol fiah-ı felek-câhe senâyâ-yı adîd
* * *
Nasa i’lân eylesün Kâzım kulu tarihini
Bu mu’azzez cami’i yapdırdı Han Abdü’l-hamîd
1304 (1886)
Mısrizâde Ali Rıza
Ayrıca caminin sol yanına eklenen bölümün kapısı üstünde de 1997 tarihli bir kitâbe vardır.
Camiye cadde tarafından kesme taştan yapılmış, çift söveli ve harpuştalı avlu kapısından girilince avluda iki taraflı hazire ile karşılaşılır. Burada Osmanlı mezar taşı sanatının bütün örneklerinin görüldüğü, Şeyh Devâtî’nin babası Kösem Sultan’ın kethüdâsı Arslan Ağa dahil, devrin birçok tanınmış zevatı ve camiye hizmet edenlerin mezarları bulunur. Bu avlunun ortasında yer alan cami, kare planlı, kesme taştan, tuğla hatıllı ve düz çatılı olarak yapılmıştır. Bir son cemaat yerinden geçilerek girilen caminin içi oldukça aydınlık ve ferahtır. Tavanı ahşap kaplıdır. Üç tarafından alt üst ikişer büyük ve sivri kemerli pencereden ışık alır. Duvarlarda süsleme yoktur. Vâiz kürsüsünün üstünde duvara gömülü taşa yazılmış eski bir yazı vardır. Mihrap ve minberi son zamanların yapıları olup bir özelliği yoktur.
Caminin kuzey giriş kapısı karşısındaki Şeyh Mustafa Devâtî Türbesi, yerinin durumuna göre altı yüzlü, yığma taştan, ahşap çatılı olarak inşa edilmiştir. İçinde sekiz sanduka vardır. Arka tarafı haziredir. Türbenin giriş cephesinde kapının ve pencerelerin üzerinde kitâbeler yer alır. Kapı üstünde iki kitâbe vardır. En üstteki iki satırlık kitâbe onun altındakinin methiyesi şeklindedir. Girişin üstündeki kitâbe ise türbeyi tamir ettiren Fatma Hanım’ın vefatından sonra 1896 yılında konulmuş, yedi sıralı on dört mısra halinde yazılmıştır. Türbede şeyh efendinin ve yakınlarının lahitleri vardır. Selmanı Pak Caddesi üzerinde, avlunun dış yüzünde hazirenin önünde avlu duvarına gömülü kesme taştan yapılı bir çeşme vardır.
Tek minareli ve tek şerefeli olan bu cami, en son 2018 yılında restore edilmiştir.