Kadıköy’de, Fenerbahçe Burnu’nda bulunan Fenerbahçe Feneri’nin, Bizans döneminde yapıldığı ve burada Tanrıça Hera’ya adanmış bir tapınak bulunduğu düşünülmektedir. Osmanlı dönemi kaynaklarında bu “Bağçe-i fener” adı ile 1570’li yıllarda kullanıldığı yazılıdır. Kanuni Sultan Süleyman 1562 Mart tarihli bir fermanında bu fenerden şöyle bahsedilmektedir:
Bu fermandan anlaşıldığına göre, Fenerbahçe Burnu’nda çalışan bir fener olmadığı ve ilk kez Kanuni Sultan Süleyman zamanında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Kömürciyan 1661 yılında yazdığı “İstanbul Tarihi” isimli kitabında buradan;
diye bahsetmektedir. 18. yüzyıla ait tarihlerde ise burasının sadrazam ve devlet ricalinden sürgüne gönderildiklerinde kısa bir süre burada tutulduklarını yazar. 1707 yılında Sultan III. Ahmed’in kubbe veziri olan Seyyid Firari Hasan Paşa Fenerbahçe Feneri’nin fenerci odasında, fenere çıkan kapının dibinde boğdurulmuş ve başı kesilerek vücudu buradan denize atılmıştır. Kesik baş, önce saraya götürülmüş sonra da Sarayburnu’ndan denize atılmıştır.
Bugünkü Fener binası 1837 yılında Sultan II. Mahmut zamanında yenilenmiş ve daha sonra da zaman zaman tamir edilmiştir. Zeminden 21 metre yükseklikteki yuvarlak kulesinin üzerinde iki ayrı kat halinde etrafı parmaklıklı gezinti yeri bulunmaktadır. Kulenin dibinde ise tek katlı bir bina fenere ait depo ve lojman olarak kullanılmaktadır. Ayrıca mercek yapısı sabit kristal olan fener, ışığın 15 deniz mili uzaktan görülmesini sağlar.
Fenerbahçe Feneri, idamlar dahil pek çok olaya sahne olmuş, İngiliz işgali sırasında İngiliz askerleri kuleye çıkmak istemiş ve Fenerci Mediha Hanım ve annesi, içkili askerleri elinde sopayla kovalamıştır. Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamalarında ışıklandırılıp süslenmiş, II. Dünya Savaşı yıllarında fenerin kristali siyah perde ile kapatılarak karartılmıştır.
Fener ve gardiyan binası ulusal miras olarak Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünce koruma altındadır.
Kaynak: wikipedia.org